Sektörünü ve Departmanını Seç Toptalent

Girişimci Olmanın 10 Kuralı

Yeni CV örneklerini incele

Hepimizin yakından tanıdığı, Türkiye’nin önemli girişimcilerinden ve melek yatırımcılarından biri olan Sina Afra geçtiğimiz günlerde kendi blogunda “Girişimci Olmanın 10 Kuralı”‘nı paylaştı.

Bu kadar tecrübeli bir ismin girişimci olmak isteyenlere yol gösterecek ve ışık tutacak bilgi birikimini kendisinin de bilgisi dahilinde biz de sizlerle paylaşmak istedik.

Sözü çok da uzatmadan işte Sina Afra’nın kaleminden girişimci olmanın 10 kuralı:

No. 1: Derdinizi anlatmayı bilmiyorsanız, girişmeyin

img_1494-300x200Girişimcinin en önemli yeteneklerinden biri yaptığını anlatabilmesi. Önce yakın çevresine, sonra muhtemel ortaklarına, daha sonra yatırımcılara ve tabii ki müşterilere. Yani sürekli kafasındaki fikrini birilerine anlatması gerekiyor. Bu listeyi beş sene önce yazsaydım, bu maddeyi birinci sıraya koymazdım. Bir şekilde iyi fikirse, anlatılır diye düşünüyordum. Ama daha sonra iyi fikir diye bir şey olmadığını gördüm. Fikriniz ne olursa olsun, uygulaması her şeyden daha önemli. Ve uygulamasını iyi yapmak kadar girişiminizi anlatabilmeniz önemli. Dünyanın en akıllı insanlarından biri olan Einstein “Eğer basitçe izah edemiyorsan, yeterince anlayamamışsın” dermiş. Ne kadar doğru – sanırım girişiminizi anlatabilmek için o kadar iyi özümsemiş olmanız gerekiyor ki, basite indirgenmiş bir şekilde anlatabilesiniz.

No. 2: Yatırımcınızı iyi seçin

img_1495-300x200İlla yatırımcı gerekiyor diye bir şey yok tabii ki. Ama deneyim şunu gösteriyor ki, genelde yaptıklarınızı finanse etmek için dışarıdan bir yardıma ihtiyacınız oluyor: Aile, arkadaşlar, melek yatırımcılar, hibeler, melek yatırımcı ağları, risk sermayesi şirketleri gibi değişik alternatifler mevcut. Yatırımcınızı iyi seçmeniz uzun vadeli başarınız için çok önemli ve yatırımcıyı diğer paydaşlardan ayıran bir tane özellik var: Yatırımcı parasını yatırdıktan sonra, siz onu kovamıyorsunuz (ortaklarınızla bile ayrılmak daha kolay). İmzaladığınız hukuksal anlaşmalar çerçevesinde, yatırımcı korunuyor. Doğrusu bu tabii. Onun için yatırımcı seçerken bu sürece zaman ayırıp, iyi seçmek lazım: Yatırımcı seçmenin püf noktaları başlıklı yazımda iyi seçmenin ne anlama geldiğini anlatmaya çalışmıştım. Orada yazanların dışında “Yatırımcı hakkında alınan referans, onun işler kötü gittiğinde ne yapacağı hakkında ipucu verir” nasihatını lütfen hiç aklınızdan çıkartmayın. Yatırımcılar genelde her zaman yaptıklarını tekrarlarlar.

No. 3: Ortaklarınızı iyi seçin

img_1496-300x200Tolstoy şöyle yazmış: Nereye gittiğimizden çok asıl önemli olan kiminle gittiğinizdir.  Yaptığınız iş ne olursa olsun, ortaklarınızla her gününüz ve geceniz beraber geçiyor olacak. Eşlerinizden, hayat arkadaşlarınızdan daha çok zaman geçireceğiniz kişi olacaklar. Başarıyı ve başarısızlığı paylaşacağınız ilk kişiler yine ortaklarınız olacak. Çok yoğun bir ilişki yani, süreli bir evlilik gibi düşünmek lazım. Boşanabilirsiniz ama bu genelde çok maliyetli (hem maddi hem manevi) bir süreç. Onun için ortağınızı iyi seçmek lazım. Ortağınızı seçerken sizin için önemli soruları sormanız bu işin anahtarı. Mesela ben iki seneden az tanıdığım biriyle ortaklık yapmıyorum (yatırım tarafını kastetmiyorum). Bunu daha önce yaptım ve bir daha yapmayacağım. İkinci baktığım unsur ise ortağımın pozitif enerjili biri olması. Negatif enerjili birinden artık uzak duruyorum. Negatif enerjili kişiler her çözüme bir sorun üretiyorlar. Bu çok yıpratıcı oluyor. Bunlar benim kriterlerim. Herkesin kendisi için önemli olan kriterleri ortaklık başlamadan oluşturması lazım.

No. 4: Ortak bulamıyorsanız, o girişimi bir daha gözden geçirin

img_1497-300x200Yine ortaklık konusuyla devam ediyoruz. Bu konu son derece önemli. Aklınızdaki girişimi çevrenize, doğal olarak güvendiğiniz yakın arkadaşlarınıza anlatmaya başladığınızda, belirli bir süre içinde ortak bulamıyorsanız, bu girişimi bir daha gözden geçirmeniz lazım. Bu sorunun iki kaynağı var: Ya girişim kimsede heyecan yaratmıyor (“sene 2016: bir özel alışveriş sitesi kuralım gibi”) veya siz girişimi anlatamıyorsunuz – yani işi pazarlayamıyorsunuz. İki neden de girişimi gözden geçirmeniz için sağlam nedenler ve kendinizi (ve girişiminizi) sorgulamak bu aşamada fevkalade önemli. Carl Gustav Jung’un deyimiyle: Hayatta en acıklı şey bir insanın problemin kendinden kaynaklandığını görmemesidir. Bu tuzağa düşmeyin, ortak bulamıyorsanız veya bulduğunuz ortaklar fikir değiştiriyorsa, bunu bir geri bildirim olarak kabul edin.

No. 5: Yatırım almak başarılı olduğunuz anlamına gelmez

img_1498-300x200Yukarıdaki adımları aştığınızı düşünelim: iyi ortaklarınızla güzel bir yatırım buldunuz. Lütfen bunu başarı kabul etmeyin. Yatırımcı muhtemelen sizin dışınızda başka yerlere de yatırım yapmıştır ve sizden ona anlattığınız hikayenin gerçekleşmesini, yani sizin performansınızı, beklemektedir. Diğer tarafta siz doğal olarak birinin size güvenmesinden ve onun ötesinde parasını size verdiğinden dolayı büyük bir sevinç yaşıyorsunuzdur. Ve tabii ki arkadaşlarınıza, ailenize bu yatırımcının ne kadar önemli biri olduğunu, sizi seçmesinin büyük onur olduğunu ve benzeri hikayeler anlatıyorsunuzdur. Bu da doğal ama bunu yapmayın – bu sizi gereksiz bir başarı havasına sokar ve çevrenizde bunu başaramamış herkesin ister istemez kıskançlığını üzerinizde toplar. Yatırım almanın uzun bir yolda gerekli bir adım olduğunu algılayın ve kendinizi işe verin.

No. 6: Viral bir patlama yaşamayacaksınız

img_1499-300x200Yatırım sürecini de geçtikten sonra ortaklarınızla yaptığınız işe odaklanıyorsunuz ve bu işi artık uygulamaya ve yaşamaya başlıyorsunuz. Aslında bir start-up’ın en keyifli zamanıdır. Bu dönemde muhtemelen işler tam başlamamış olacak (testler, potansiyel müşteri görüşmeleri, sistemlerin kurulması vs gibi işlerin olduğu bir dönemdeyiz). Arada bir gözlerinizi kapattığınızda başladığınız günü hayal edecekseniz ve bunu yaparken insanların kapış kapış sizin servisinizi veya ürününüzü satın almaya çalışacaklarını hayal edeceksiniz. Bu hayalin son derece zevkli olduğunun farkındayım ama lütfen yapmayın. Viral bir patlama yaşamayacaksınız. Veriler bunu net bir şekilde gösteriyor. Ayağa kalkabilen girişimlerin çoğu bir kaç sene içinde güzel bir yerlere geliyor. Bu da çok çaba, özveri ve disiplin isteyen bir şey. Ama kendinizi “viral patlama beklentisine” sokarsanız, hayal kırıklığına uğruyorsunuz ve gerekli olan motivasyonu sağlayamıyorsunuz. Onun için vira patlama olursa ne olur hayalleri kurmayalım. Viral patlama olayını ben 2008’de Markafoni’de yaşadım. Bir kaç ay içinde tamamen ağızdan ağıza yayılmayla bir milyon kayıtlı üyeye ulaşmıştık. Beklentimin dışında bir gelişmeydi ve onun için tüm ekibe inanılmaz bir motivasyon ve güç kaynağı oldu. Tam tersi olsaydı, nasıl bir hayal kırıklığı olurdu, tahmin bile etmek istemiyorum.

No. 7: Her şeyi her gün sorgulayın 

img_1500-300x200Genelde aklınızda olan fikir ile başarılı olan start-up’ın arasında dünyalar kadar fark oluyor. Başlangıçtaki fikri düzenli sorgulayan ve geliştirenler bu yarışı kazanıyor. Veriler yalan söylemez – verilerinize hakim olmanız lazım. Verilerin size anlattığı hikayeler ve gerçekler doğrultusunda her şeyi her gün sorgulayın. Durduğunuz an, kaybetmeye başladığınız an oluyor. Bir girişim ilk başta çocukların futbol oynamasına benzer – yani sahadaki herkes topun peşinde koşar. Ama profesyonel liglere baktığınızda takımların taktiği bellidir, herkes görevinin bilincindedir. Maç öncesi büyük analizler yapılmıştır, hem karşı takım hakkında hem kendi oyuncularınız hakkında. Girişimci olarak her şeyi her gün sorgulayarak girişiminizi herkesin topun peşinde koştuğu bir yapıdan çıkarmanız gerekiyor. Bu her şeyi her gün sorgulamak sizi hafif paranoyak yapıyor ama inanın bana, deneyimle sabittir, başarıya giden yol buradan geçiyor. Ve çok çalışmaktan.

No. 8: Başkalarının övgülerine ve kendi PR’nıza inanmayın

img_1501-300x200Size tanıyan ve seven insanlar tabii ki her zaman size karşı nazik ve yapıcı olmak isteyeceklerdir. Bundan daha doğal bir şey yok. Onlardan gelen geri bildirimleri bu filtreyle algılamanız lazım. En yakın çevreniz size en çok dokunan insanlar olacaktır. En çok geri bildirimde onlardan gelecektir. Eğer onlardan gelen övgü dolu yorumlara inanırsanız, bu sizi tembelleşmeye iter. Onun için bu geri bildirimleri ne olduğunu hiç bir zaman unutmayarak, kabul edin: Sizi motive etmeye yönelik yorumlar. Aynı şekilde kendi yaptığınız PR’a (halkla ilişkiler) inanmayın. Halkla ilişkiler belirli bir imaj oturtmak için yapılır. Bu imaj oturtmak aynı zamanda bilgilendirme ve tanıtım amaçlarını da içinde barındırır. Orada ileride bir gün olmak istediğiniz şekilde tanıtılırsınız. Bu doğru bir yaklaşım ve yapılması gerekli. Ama o yolda daha neler yapmanız gerektiğini sadece siz bildiğinizden, yaratılmaya çalışılan PR’a inanmadan, ona erişmek için elinizden gelen her şeyi yapmanız gerekiyor. Bunu ilk defa Naspers’ın kurucusu ve eski CEO’su Koos Bekker‘den duymuştum. İlk başta çok garipsemiştim ama sonrasında ne kadar haklı olduğunu anladım. Bazı gerçekleri kabullenmek için yaşamak gerekiyor. Bu arada yeni bir girişim olarak hakkınızda konuşulması genelde çok iyi bir şey. Okuduklarınızı sevmeseniz bile, bir şekilde insanların bir şeyler yazması sizin girişiminizi veya size gündemde tutmak demek. Bu iyi bir sinyaldir.

No. 9: Taklitçilere ve aynı işi yapanlara takılmayın

img_1502-300x200Başarılı bir şirket olma yolunda er geç (ve ülkemizde bu çok hızlıdır) karşınıza sizin yaptığınızın aynısını yapan şirketler veya start-up’lar çıkacak. Markafoni 2008’de Türkiye’nin ilk online moda şirketiydi. İlk rakip Limango’ydu, 2009’un başında faaliyete geçmişti. Diğerlerinin hepsi daha sonra kuruldu ve en heyecanlı ve rekabetin yüksek olduğu dönemde (ki bu 2011 senesidir) 24 tane özel alışveriş kulübü vardı. Şimdi dört tanesi ayakta, diğerleri bir şekilde ebediyete intikal etti. Sizin yaptığınızı yapan rakipler ortaya çıkınca, bunu doğru yolda olduğunuzun bir göstergesi olarak kabul edin. Taklitçilere takılmayın, onlar hakkında konuşmayın. Her zaman ciddiye alın, yarın onlardan biri sizin kör noktanızdan gelip, sizin önünüze geçebilir. Ve unutmayın, rekabet girişimcinin kırbacıdır. Size iyi gelir.

No. 10: Başarısız olursanız, dert etmeyin

img_1503-300x200Herkes insanlığın kötüye gittiğini kabul eder de kimse kendinin kötüye gittiğini kabul etmez. Bu doğru cümle yine Tolstoy’dan. Ve çok doğru. Bir şekilde her zaman bir şansımız daha olduğuna inanırız. Tabii ki olumlu düşünürüz. Biraz daha dayanırsak, bu işin üstesinden geleceğimizi düşünürüz. Ama sayılar ve veriler yalan söylemez, onların anlattıklarına bakmakta bir fayda var. Görünen köy de kılavuz istemez. Sürdürülemeyecek bir aşamaya gelirseniz, yapmanız gerektiğini yapın, ve başarısızlığı kabul edin. Bunda hiç kötü bir şey yok. Tam tersine Dalai Lama’nın “Eğer kaybederseniz, öğrendiklerinizi kaybetmeyin” sözlerini hatırlamakta fayda var. Yaşadığınız her şey bir sonraki yapacaklarınız için son derece değerli bir altyapı oluşturuyor. Önünüze bakın. Geçmişe takılmayın.

 

Bu 10 kural benim kendi deneyimlerim ve gözlerimden kaynaklanan bir derleme. Buna eklemek istedikleriniz varsa veya bir konuda değişik düşünüyorsanız, yorumlarınızı bekliyorum.

***

Girişimcinin unutmaması gereken iki öncelik: 

  1. Ciro yapmak her zaman masraf kısmaktan daha önemli

  2. Daha iyi bir şey yapmak daha ucuza yapmaktan daha önemli