İş Hayatında Başarı Ege Aktürk
Sürdürülebilirlik ve Yeşil Ekonomi Nedir?
Yeni CV örneklerini inceleYeşil ekonomi sürdürebilirlik kalkınma yaklaşımından öne çıkmıştır. Yeşil ekonomi modeli ekonomik kalkınmanın çevresel ve sosyal boyutlarını entegre eder. Birleşmiş Milletlere göre yeşil ekonomi, Sürdürebilir Kalkınma Amaçlarına ulaşmak için vazgeçilmez bir modeldir. Düşük karbon ekonomisine geçiş, yenilenebilir enerji kaynaklarının yaygınlaşması, var olan doğal varlıkların verimli kullanımı ve kapsayıcılık yeşil ekonominin temelini oluşturur.
Yeşil ekonomi çok boyutlu bir modeldir. Ekonomik, sosyal ve çevresel boyutları içerisinde barındırır. Yeşil ekonominin ekonomik boyutu, ekonomik gelişmeler ile refah ve istihdamın artırılmasını amaçlar. Sosyal boyut ise, yeşil ekonomi ile sosyal eşitliğin sağlanmasını, sosyal adaletsizliğin ve gelir eşitsizliğinin azaltılmasını hedefler. Adil ve kapsayıcı bir kalkınma modelini işaret eder. Tahmin edebileceğimiz gibi, çevresel boyut ise, doğal varlıklarımızın verimli verimli bir şekilde kullanımını ve yeşil enerji kaynaklarının kullanımının artırılmasını öngörür.
Yeşil Ekonominin Çıkış Noktası Nedir?
Bugün yaşadığımız birçok ekonomik, çevresel ve sosyal problemin sürdürülemez büyümeden kaynaklı olduğu sıkça konuşuluyor. Küresel ısınma, verimsiz doğal kaynak kullanımı, işsizlik, gelir adaletsizliği gibi birçok konunun sürdürebilir kalkınma ile yakından alakası var.
İşte yeşil ekonomi tamda bu noktada devreye giriyor. Büyüme odaklı ekonomik kalkınma politikalarının negatif çevresel ve sosyal faktörlerini hesaba katmak sürdürebilir toplumlar yaratmak için büyük önem arz ediyor.
Kalkınma, uzun yıllar boyunca sadece ekonomik boyutlarıyla ele alındı .Bu yüzden de çevresel ve sosyal etkiler geri planda kaldı. Sürdürebilir kalkınma hem sosyal adaleti hem de çevresel sorunları aynı anda incelenmesi gerektiğini savunuyor.
Yeşil Ekonomi Hakkında Bilmemiz Gerekenler Nelerdir?
Yeşil ekonomi terimi, ekonomik kalkınmanın çevresel ve toplumlarla birlikte ele alınması gerektiğini savunur. Yenilenebilir enerji kaynakları ile düşük karbon salımının sağlandığı, insan faaliyetlerinin çevreye verdiği zararın minimuma indirgendiği ve biyoçeşitliliğin korunduğu bir ekonomi modelini işaret eder. Doğal varlıkların adil kullanımı yeşil ekonominin temel ilkelerinden biridir. Ancak, yeşil ekonomi aynı zamanda kalkınmanın toplumsal boyutlarını ve sosyal eşitliğin sağlanmasını da konu alır.
Yeşil Ekonomi Neleri Kapsar?
Yeşil Ekonomi Koalisyonu yeşil ekonomi modelinin 5 ilkeyi kapsadığını savunuyor. Bunlar:
1-) Refah ve Kalkınma: Yeşil ekonomi refahın sadece maddi boyutu olmadığını savunuyor. Refah seviyesi kişi başına düşen milli gelir ile değil, toplumlardaki gelir adaletsizliği, mesai saatlerini, temiz havaya erişim gibi konuları hesaba katarak hesaplıyor. Yeşil ekonomide ‘kalkınma’ ise sürdürebilir bir kalkınmayı işaret ediyor.
2-) Eşitlik ve Adalet: Yeşil ekonomi bir toplumda fırsat eşitliğinin artırılması, sosyal adaletsizliğin azaltılması ve daha adil bir gelir dağılımının yapılması gerektiğini savunuyor. Örneğin kadınların işgücüne katılması konusu, yeşil ekonominin de sürdürebilir kalkınmanın da önem verdiği konu başlıklarından biridir.
3-) Çevrenin Korunması: Geleneksel kalkınma modelleri ‘büyüme’ odaklı oldukları dolayısıyla, verimsiz doğal kaynak kullanımını teşvik etti. Yeşil ekonomi ise doğal kaynakların ve çevrenin korunması, karbon salımının azaltılması, yenilenebilir enerji kaynaklarına yatırım yapılması, enerji verimliliği, biyoçeşitliliğin korunması gibi konuları ele alıyor. Yeşil ekonomi modeli, iklim krizi ile mücadelenin en önemli noktalarından birinin yenilenebilir enerji kaynaklarına geçiş olduğunu savunuyor.
4-) Verimlilik: Yeşil ekonomi, kaynakların verimli kullanılması gerektiğini, üretimin verimli hale getirilmesi gerektiğini savunuyor.
5-) Kapsayıcılık: Yeşil ekonomi, sürdürebilir bir kalkınma modelinin hayata geçmesi için toplumsal işbirliğinin önemli olduğunu anlatıyor. Kurumların gelişmesi, sivil toplumların güçlendirilmesi, kapsayıcı ve şeffaf karar alma süreçlerinin yapılandırılması gibi birçok konuyu ele alıyor. Kısacası toplumsal diyalog ve toplumsal iş birliği olmadan sürdürebilir bir kalkınmanın olmayacağını savunuyor.
Yeşil Ekonomi Modeli Nasıl Hayata Geçirilir?
Sürdürebilir kalkınmanın artan önemi ile birlikte yeşil ekonomi kavramı hayatımızın bir parçası haline geldi. Peki yeşil ekonomi modeli nasıl hayata geçecek? Yeşil Ekonomi Koalisyonu, yeşil dönüşüm süreci için bir yol haritası çiziyor. Bu yol haritası; tüm paydaşların katılımı, toplumsal diyalog oluşturulması, yeşil ekonominin önemi hakkında farkındalık çalışmaları, kapsayıcı bir yaklaşım benimsenmesi, sürecin şeffaf yönetilmesi, sürdürebilir kalkınma hedeflerine uyum, yeşil ekonomi uygulamalarının teşviki, kamu ve özel sektör iş birlikleri gibi birçok alanı kapsıyor. Ancak yeşil ekonomi modelinin en önemli noktası şu: Yeşil enerji yatırımlarının teşviki!
Şirketlerin Konu Üzerindeki Gelişimi
Şirketlerin, sürdürebilirlik kavramına her geçen gün yatırım yapmaları kaçınılmaz olacaktır. Özellikle Avrupa ve Kuzey Amerika menşeli uluslararası şirketler, hem tüketicilere karşı etiksel açıdan omuzlarına düşen sorumluluklar ve oluşabilecek tepkilerden hem de kendilerine uygulanabilecek mevzuat yaptırımlarından dolayı bu konuya daha fazla dayanarak, çeşitli yöntemlere başvurmaktadırlar. Özellikle küresel şirketler, uyumluluk ve risk yönetimi hedeflerine ulaşmak için mücadele etmek, aynı zamanda sürdürebilir tüketici ürünleri, hizmetleri ve sorumlu sosyal katılım geliştirme baskısı altındadır. Bunun sonucu olarak, dünyanın neresinde olursa olsunlar küresel tedarik zincirlerine aldıkları şirketlerden de kendilerini zora düşürmeyecek benzeri politikalar ve işleyiş beklemektedirler.
Sürdürebilirlik, çevre ve toplum için çok iyi olmakta birlikte, küresel şirketlere hizmet eden daha küçük şirketler için ek baskı kaynağı da olabilmektedir. Çünkü, bir yandan bunu sağlamak için imkanları diğer şirketlere göre daha kısıtlıyken, bu konuda yeterli donanıma sahip insan kaynaklarına ulaşımları da daha zordur.
Avrupa Birliği ve Kurumsal Sürdürebilirlik Yükümlülükleri Neler?
22 Kasım 2022 tarihinde, AB Konseyi, Kurumsal Sürdürebilirlik Raporlama Direktifini kabul etti. 2025 tarihinden itibaren uygulanmaya başlamasıyla, ilk etapta binlerce AB menşeli şirketin sürdürebilirlik konusunda ayrıntılı bilgi yayınlamaları gerekecektir. Böylece, şirketlerin hesap verebilirliklerin artması, farklı sürdürebilirlik standartlarının önlenmesi ve daha sürdürebilir bir ekonomiye geçişin kolaylaşması amaçlanmaktadır.
Direktif ile, AB’de bulunan şirketler, iş modellerinin sürdürebilirliklerini nasıl etkilediği ve dış sürdürebilirlik faktörlerinin ( iklim değişikliği veya insan hakları sorunları da dahil olmak üzere) faaliyetlerini nasıl etkilediği hakkında ilgili kurumlara rapor vermek zorunda kalacaklar. Bu da, yatırımcıları ve diğer paydaşları sürdürebilirlik konularında daha fazla bilgilendirecektir. CSRD, ayrıca AB’nin 2014 tarihli Finansal Olmayan Raporlama Direktifi ve finans olmayan raporlamaya ilişkin mevcut kuralları güçlendirecektir.
CSRD, daha ayrıntılı raporlama gereklilikleri getirecek ve büyük şirketlerin ve listelenen KOBİ’lerin çevre hakları, sosyal haklar, insan hakları ve yönetim faktörleri gibi sürdürebilirlik konularında rapor vermelerini sağlayacaktır. Yeni sürdürebilirlik raporlama kuralları, tüm büyük şirketler ve belirlenen mikro teşebbüsler hariç olmak üzere tüm şirketler için geçerli olacaktır. Bu şirketler ayrıca bağlı ortakları için geçerli olan bilgileri değerlendirmekten de sorumlu olacaklardır.
Avrupalı olmayan şirketler için, sürdürebilirlik sunma zorunluluğu, AB’de 150 milyon Euro net ciro elde eden ve AB’de belirli eşikleri aşan en az bir yan kuruluşu veya şubesi olan tüm şirketler için geçerli olacaktır. Bu şirketler de, bu direktife tanımlandığı gibi, çevresel, sosyal ve yönetişim (ESG) etkileri hakkında bir rapor sunmakla yükümlü olacaklardır.
Yönetmeliğin uygulanması 2025 yılından itibaren dört aşamada gerçekleşecektir. AB’de belirli eşikleri aşan en az bir yan kuruluşu veya şubesi varsa, AB’de net cirosu 150 milyonun üzerinde olan üçüncü ülke teşebbüsleri için ( 2028 mali yılına ilişkin) raporlama 2029 yılında verilmek zorundadır.
Sonuç ve Tavsiyeler
Şirketlerin, sürdürebilirlik kavramı çerçevesinde kendilerinden bekleneni yapmaları kaçınılmaz olacaktır. Ama bunu sadece tedarik zincirinde bulundukları küresel şirketlerin baskıları sonucu yapmaları çok doğru değildir. Çünkü, çevresel ve sosyal etkinin ihmal edilmesinin uzun vadeli iş büyümesi ve kârı üzerinde olumsuz etkileri olacağını gösteren önemli kanıtlar bulunmaktadır. Sosyal sorumluluk ve sürdürebilirlik çalışmaları, risklerin daha iyi yönetilmesine çalışanların daha verimli çalışmasına ve dolayısıyla şirketlerin büyümelerine pozitif katkıda bulunmaktadır.
En iyi yeteneklerin kariyer platformu toptalent.co'ya üye ol, Türkiye'nin ve dünyanın en iyi şirketlerinin iş, staj ve kariyer fırsatlarını keşfet.