İş Hayatında Başarı Burak Akalın
Hayal Et, Merak Et ve İnan
Yeni CV örneklerini inceleCreate the highest, grandest vision possible for your life. Because, you become what you believe
Bir işi istemeden yapmaya kalktığımızda, beynimiz de istemeden yapıyor işini ve tam tersine bizi yavaşlatmaya veya engellemeye yönelik bariyerler oluşturuyor. O iş nasıl olmaz, nasıl yapılmaz düşünceleri. Engeller genellikle başkaları tarafından yaratılmış olabiliyor. Zihnimizde bu engellere karşı 2 tarz strateji baskın; ya “kaç kurtul” ya da “savaş yap”. İkisi de atalarımızdan gelen kalıtsal becerilerimiz. Kimi zaman kaçıyoruz, üstesinden gelemeyeceğimizi düşündüğümüz işleri gördüğümüzde, kimi zaman da üstün olduğumuzu anladığımızda savaşıyoruz, işi bitiriveriyoruz. Her iki stratejinin temelinde reaktif ve olumsuz aksiyonlar var. Savaşmak iş hayatında iyi bir meziyet olabilir ancak, savaşın sonunda kazanan ve kaybeden vardır herzaman. Artık geçmişteki önemli becerilerden birisi olan savaşmanın (challenge etmek) yerini işbirliği ve paylaşmak gibi daha pozitif beceriler almakta. Kaybeden veya kazanan değil “birlikte yaptık” var yani.
Eski kişisel swot analizlerimizi yenilemenin zamanı geldi
Diğer tarafta, o işi gerçekten kendi işimiz gibi gördüğümüzde, işi zaten yapacağımızı düşündüğümüz için, engeller karşısında onları aşacak yolları da araştırıyoruz ve buluyoruz. Burada genelde hayal kurma bizi tetikliyor. O işi veya hedefi yapılmış olarak hayal ediyoruz, bunu kalben ve tutku ile yaptığımızda, evet sadece hayal etmeyi gerçekten becerebildiğimizde, beynimiz de buna inanıyor ve artık strateji “yapabilirim” oluyor. İşin içine işbirliğini de kattığımıda bu “yapabiliriz” oluyor.
Klişe gelecek ama, eğitim sistemimiz bize hayal kurmayı ne kadar öğretiyor? İş hayatında çalıştığımız ortamlar hayal kurabilmemiz için ne derece serbest? Yapılan hatalar ne derece tolere ediliyor?
Hayal kurmanın doğasında hata yapmak da var, neden? Çünkü hayal kurduğumuzda süreç bugünden geleceğe gitmiyor ya da tüme varım yaklaşımı ile hayal kurmuyoruz ki. Bu minimum risk, yüksek verim ile maksimum çıktıyı elde edebileceğimiz düşünme ve karar verme modeli olabilir. Ancak burada bir düşünmenizi isteyeceğim, kime ve neye göre maksimum çıktı? Geçmişte gerçekleşen verileri, analizleri baz alarak hayal ettiğimiz zaman (hedef koyduğumuz zaman) kendi potansiyelimizi sınırlamıyor muyuz? Peki iş ortamlarımız ve kültürü gerçek potansiyelimizi yaşamamıza ne derece imkan sağlıyor?
Bunlar size tanıdık geliyor mu?
- Aman hata yapma
- Bildiğin işi yap
- Hayallere dalma, gerçekçi ol
- Aman konfor alanımda kalayım
Zihnimizdeki çok iyi bildiğimiz ve yakınen tanıdığımız “aman hata yapma” sabatörü mümkün olan her fırsatta bunları hatırlatıyor bize, ve hayatı konfor alanında yaşamamıza zorluyor bizi.
Geleceğimizi hayal ettiğimiz zaman ise, daha özgür hissetmiyor muyuz? Tabiki orası konfor alanının dışı ve bilmediğimiz tahmin edemediğimiz şeyler var orada. E bir de onları bilseydik ozaman çalışmaya ne gerek vardı değil mi?
İşte aynen bunu yapmalıyız, gelecei hayal etmek. Yapmak istediğimiz zorlu bir hedefi gelecekte yapmışız gibi düşünmek. Gelecekten bugüne bakmak, o hedefi gerçekleştirdiğimiz günü hayal edip, o gün neler hissediyorduk, bunu düşünmek.
Hedefimizi gerçekleştirdiğimiz günü bugünmüş gibi düşünüp, bugünden geçmişe baktığımızda, neleri yaptık?, neleri başardık?, neleri aştık?…sorulacak bir sürü soru var…
Sadece geleceği hayal etmemiz, merak etmemiz ve inanmamız yeterli…
Sadece hayalini kurduğumuz bir gelecekten, geçmişe yani bugüne bakarak, gelecekten bugüne adım atarak çok daha büyük hedefler başarmak mümkün ve eğlenceli.
Büyük hedefleri başardığınız zamanları bir düşünün, bugünün ve geçmişin imkanları ile başarabilir miydiniz? Yeni iş yapış yöntemlerini denemeden başarabilir miydiniz, fark yaratabilir miydiniz?
Gelecekten bugüne doğru geriye düşünmek, gelecek ile bağ kurmak (geçmişi unutmadan), geçmişi değil geleceği onurlandırmak…tüm bunları yapabilme becerisi her insanda zaten var: çocukken hep yaptığımız şeyleri düşünün – oyun oynamak bunun en basit yolu. Benim zamanımda Maradona vardı, onun gibi oynamak için kramponlar, şortlar alırdık, hazırlanırdık, inanarak oynadığımızda o maçlar hep güzel ve eğlenceli geçerdi, sonunda da kazanırdık. Maradona tabiki bir sembol, ama onun gibi oynadığımızı hayal etmeseydik, o şekilde hazırlanamazdık, kramponları almaz belki de espadrillermizle oynardık maçımızı ve sonuç da baklediğimiz gibi olmazdı. Çok inandığım bir yaklaşım var benim…İnsan istediği bir hedefi ne yapar ne eder gerçekleştirir. Şimdi buna bir parça daha ekleyebilirim:
İnsan istediği ve inanarak hayal ettiği herşeyi yapabilir
Bunun farkına varmadan çok iyi yaptığımız bir şey var aslında: Mazeret üretmek. Geleceğe gidip, bir işi yapmadığımızı hayal edip, ve ona inanıp, ne olursa onu yapmayız? diye düşündüğümüzde bulduğumuz yöntem, yol her neyse işte bunlar mazeret oluyor, inandırıcı olması için de enerji harcadığımızda mükemmel bir mazeret üretebiliyoruz. Gelecekten bugüne düşünmeyi çok iyi yapabiliyoruz.
Başarmak için de mazeret üretebiliriz
Bunu gerçek iş ve özel hedeflerimiz için yaptığımızda ne olur biliyorsunuz veya tahmin edebiliyorsunuz eminim. Bugünden geleceğe düşündüğümüzde yol, gelecekten bugüne olandan daha pürüzlü olabilir. Atılım yaratacak hedefler için, yoldaki pürüzlere odaklanmamak için önce geleceği hayal etmek; pürüzlere takılıp durmadan ve o pürüzlerin boyundan daha büyük başarmamızı sağlayacaktır.
Mesela, herkes kendisine sorsun: sadece geleceği hayal ederek ve onu merak ederek bir hedefinizi başardığınız oldu mu hiç?
Geleceği hayal et, merak et ve inan…
Sevgiler,