Yeteneklerini Geliştir İrem Buse Kayabay
MBA Yapmaktan Daha Değerli 5 Kariyer Hamlesi
Yeni CV örneklerini inceleKariyer planınız bir yatırım fonu tüccarı ya da finansal hizmetlerde başka bir rol almaksa, muhtemelen piyasada kabul görmek için MBA yapacaksınız. Eğer bu tanım size uyuyorsa, lütfen bu içeriği okumaya zahmet etmeyin.
Geriye kalanlar için devam edersek, MBA programını iş zekanızı arttırmak, kişisel markanızı geliştirmek ve kendinizi rekabete dahil etmek için düşünebilirsiniz. Eğer sizin için durum buysa, daha ucuz ve etkili alternatif yöntemler de olabilir.
Hızlıca sayısal değerlerin üzerinden geçelim.
İyi bir özel üniversitede iki yıllık bir program için öğretim harcı ve ücretler toplamında 120.000$’a mal oluyor. Yılda 50.000$ kazanıyor olsanız bile iki yıl sonunda biriktirebildiğiniz para 100.000$ olmayacak. Yaşamak için yaptığınız masrafların yaklaşık yıllık 45.000$ olduğunu düşünürsek, bu minimum ödemeniz gereken 90.000$ daha var demektir.
Başka bir deyişle, iyi bir işletme okulunda bir MBA programı size yaklaşık 320.000$’a mal olacak. Bu miktar ile %5 yıllık getirili bir yatırım yaptığınızda 40 yıl içinde emekli olduğunuz takdirde yaklaşık 2,3 milyon dolar kazanmış olursunuz.
Bir MBA programı ile elbette gelecekteki kazancınız daha çok olacaktır. New Accountant’a göre bir MBA, CFO’ya göre yaşamı boyunca 463.440$ daha fazla kazanıyor. Bu da yılda 11.586$, yani 40 yıldan fazla bir sürede sadece 1,6 milyon dolar demek.
Tabii ki, MBA derecenizi ortalama bir okuldan alırsanız, harç ve ücretler daha az olacaktır ve mevcut işvereninizin giderlerinizin bir kısmını karşılamasını bekleyebilirsiniz. Yine de boş zamanlarınızda dereceyi kazanmış olsanız bile fırsat maliyetini kaybetmiş olursunuz.
Bunu aklınızda tutarak, işte bir MBA kazanmaktan çok daha az maliyetli, ancak kariyerinizi ilerletecek ve size muhtemelen daha fazla para kazandıracak altı kariyer hamlesi:
Güçlü satış teknikleri geliştirin.
Satış yapmak kapitalizmin kalbi ve ruhu. Satış olmadan soygunlar ya da vergilendirmeler dışında para veya mal değişimi düşünülemez. Bu durumda iyi satış yeteneklerine sahip olmanın rekabetçi piyasada üstünlük sağladığını söylemek yanlış olmaz.
Gerçek dünyaya baktığımızda her zaman satış yapmayı bilen vasat oyuncuların, satış yapmayı bilmeyen iyi oyuncuları alt ettiğini görüyoruz. Satış konusunda da yetenekli olan başarılı oyuncularsa iş hayatında büyük kazanırlar.
Bu özellikle girişimciler için doğru bir yargı. İş dünyasında çok iyi fikirlere sahip olabilirsiniz ancak bu fikirleri uygun şekilde satamazsanız yatırımcıların, müşterilerin ya da yetenekli çalışanların dikkatini çekemezsiniz.
Öte yandan, bu yargı herkes için geçerli. Sizin için harika işi bulmanın yolu her zaman kendinizi ve becerilerinizi satmaktan geçer. Ve bir işte başarılı olmak, sağladığınız hizmetlerin değerini sürekli olarak satabilmek demektir.
Garip bir şekilde MBA programlarının sadece ufak bir yüzdesi satış derslerine sahip. En saygın programların büyük bir kısmı bile satışı görmezden geliyor, pazarlamanın satışı gereksiz hale getirmesi gibi yanlış bir algı var.
Neyse ki, şirketler için yüzlerce satış eğitimi programı mevcut, bir kısmı şirketler dışında bireylere de hitap ediyor. Ayrıca pek çoğu ücretsiz olan birçok kitap, video ve çevrimiçi kaynak da mevcut.
Başka bir dilde akıcılık kazanın.
Başka bir dilde akıcılık kazanmak çok zor bir iş gibi gözükse bile, tüm bir yıl işletme okurken harcadığınız eforu hatırlayın. Ortalama bir iş adamı günde 6 saatini ayırarak 2 yıl içinde yeni bir dilde akıcı bir aksana kavuşur.
Örneğin, son zamanlarda Çin dünya ekonomisine giderek daha fazla hâkim olduğu ve şu anda dünyanın en büyük tüketim malları üreticisi olduğu için, ileri görüşlü bir iş adamının bariz dil seçimi Mandarin olmalı. Çinli iş ortaklarıyla kendi dillerinde görüşmek, çevirmen kullanması gereken rakipler arasında avantaj sağlar. Ve kesinlikle kişisel markanızın Çin’de büyük bir patlama yapmasına sebep olur, isterseniz Mark Zuckerberg’e sorun.
Kod yazmayı öğrenin.
Kodlama yapmayı öğrenmek biraz zor olsa bile, iş hayatında yaptığınız her şeyi olumlu yönde etkileyeceğine garanti verdiğimiz bir yetenek.
Öncelikle kodlama, mantık ve organize düşünce gerektirir; sizi karmaşık şeyleri daha küçük ve basit parçalara ayırmaya zorlar. Tıpkı zaman ve kaynak yönetiminin temelini oluşturan etmenler gibi.
İkincisi, bir alt program oluşturmanın ve güncellemenin programda birden fazla yerde aynı şeyi yapan kod parçalarını güncellemekten daha kolay olduğunu hızlı bir şekilde fark edeceksiniz. İyi tasarımlı bir program bu sebeple iyi tasarlanmış bir organizasyona benzer.
Üçüncü olarak, programlama dilleri diğer tüm diller gibi insanların düşündüklerini etkiler. Teknik jargonun yanı sıra, teknik bir disiplini anlamak özellikle mühendislerle empati kurmayı çok daha kolay hale getirecektir.
Son olarak, tedarik zinciri sistemlerinden tutun müşterilerin telefonlarındaki uygulamalara kadar her işletme yazılımlardan destek alır. Günümüzün karar vericileri için, kodun anlaşılmaması ile 19. yüzyılda buhar motorunun nasıl çalıştığını bilmeyen demiryolu ustalarının konumu aynıdır.
Usta bir hikâye anlatıcısı olun.
“Bilgi ekonomisi” hakkında konuşulanları hatırlıyor musunuz? Günümüzde herkes bilgi yoğunluğu içinde boğuluyor. Fazla bilgi, rekabet avantajından çok, büyük bir yük haline gelmeye başladı. Büyük verilere ulaşmak da kimse için imkânsız değil.
Zaman içinde bilgi ekonomisinden uzaklaşarak, hikâye anlatma ekonomisine dönüş yapıyoruz. İnsanlar bilgiyi değil; sizin, şirketinizin ve ürününüzün kendi hayatlarına nasıl uyum sağladığını öğrenmek istiyor. Hikayelerinin anlatıldığını duymak istiyorlar.
Milyonlarca izleyiciye sahip TED konuşmalarının hepsi bir hikâye anlatıyor. Viral olmuş online reklamlar bir hikâye anlatıyor. Dinleyicilere ilham vermesi için uçuk fiyatlar talep eden konuşmacılar, dinleyicilerin dikkatini çekebilmek için birer hikâye anlatıyor. Çoğu iş adamı, bir elektronik tabloya nasıl veri atanacağını ve bir grafiği -örneğin- PowerPoint üzerinde nasıl yazacağını bilmesine rağmen çok azı iyi bir hikâyenin nasıl anlatılacağına dair yeterli bilgiye sahip.
İyi bir hikâye anlatıcısı olmayı öğrenmek için önce bir öykünün bileşen parçalarını öğrenin. (Öneri: What Great Salespeople Do kitabı) Daha sonra The Moth Radio Hour’un 50 saat yayınını dinleyin. Aklınızda fikirler oluşmaya başlayacak, biraz pratikle iyi bir hikâye anlatıcısı nasıl olunur öğreneceksiniz.
Çok satan bir kitap yazın.
“Çok satan” kelimesinin sizi bunun çok zor bir iş olduğunu düşündürmesine izin vermeyin. Neredeyse herkes arkadaş ve iş ortaklarının 2,500 veya daha fazla kopya satın almasını sağlayabilirse NY Times veya WSJ’nin çok satanlar listesine girebilir.
Kitabınızın liste fiyatı 25$ ise, 2.500 adet ön siparişin maliyeti 62.500$ ediyor. Uyumlu iş ortaklarınıza “ufak hediyeler” için bile 75.000$ harcadığınızı düşünürsek, hala MBA maliyetinizi aşmayan bir harcama yapıyorsunuz diyebiliriz.
Tabii ki kitap yazmanın da dikkat edilmesi gereken noktaları var. Etrafa biraz baktığınızda sizin için kelime başına 0.50$’a kitap yazan birilerini bile bulabilirsiniz, bu da başka bir 25.000$’a tekabül ediyor. Buna rağmen harcadığınız miktar 100.000$ civarında ve evet hala MBA masraflarını aşmamış durumdasınız.
Kitabınız çok satan sıfatını kazandıktan sonra kişisel markanız sadece isminiz olmaktan “çok satan kitabın yazarı”na terfi edecektir. Garipsemeyin, bu strateji gözüktüğü kadar tuhaf ve komik değil.
Kitabın yazım, yayın ve tanıtım işlerini kendiniz üstleniyorsanız çok satanlar arasına girmek için çabalamanıza gerek yok. Bireysel çabayla yayınlanmış bir kitap sizin için iyi bir kartvizit olacaktır. Kitabınızı müşterilerinize ya da potansiyel müşterilerinize hediye olarak göndermek bile önünüzde MBA’dan daha çok kapı açacaktır.
En iyi yeteneklerin kariyer platformu toptalent.co'ya ücretsiz üye ol!